31 Aralık 2015 Perşembe

İmkansızı çıkardığında elinde kalanlar gerçek olmalıdır

   "Herşeyi gözlemle. Gözlemlenen herşey için açıklama yap. İmkansızı çıkardığında elinde kalanlar gerçek olmalıdır." eğer Çıkarım Yapma Bilimi'ne gerçekten meraklı iseniz bu sözü şu ana kadar defalarca duymuş veya görmüşsünüzdür. Sherlock bu sözle Çıkarım sanatı'nın mantığını özetliyor. Fakat hiç düşündünüz mü bu sözde ne denmek isteniyor?



   Maria Konnikova'nın "Mastermind-Sherlock Gibi Düşünmek" kitabında bu söz çok mantıklı bir şekilde anlatılmış (Bütün yazıyı ordan kopyaladım sanmayın. Sadece örneklerde ondan yararlandım.) Zaten bende bu sayede bu sözü resmen anlamış oldum.


   Şimdi adım adım sözü bir irdeleyelim: 
1-Herşeyi Gözlemle 
   Gözlem yaparken tüm önyargılardan uzak özenle ve son derece titiz bir şekilde düşünerek gözlem yapmalıyız. Herşeyi gözlemlemeden kastımız önümüze her gelen bilgiyi değerlendirip çıkarım yapmaya çalışmak değil (eğer böyle olsaydı asla işin içinden çıkamazdık), işimizegerçekten yarayacağını düşündüğümüz bilgileri kullanarak çıkarıma başlamalıyız. Tabi bu sırada etrafta olup bitenleri sezmeyi de ihmal etmemeliyiz. Sonuçta Holmes da bir ortama girdiğinde ilk yaptığı şey ortamda ne olup bittiğini sezmekti. Kim neye dokunmuş, ne olması gerektiği yerde, ne olmaması gerektiği yerde.. Tüm bunları anlamaya çalışır ve ince eleyip sık dokuyarak ve gözleminden edindiği bilgileri kullanarak çıkarım yapardı.

2-Gözlemlenen Herşey İçin Açıklama Yap 
   Bir kişi veya eşya yada olay ile ilgili çıkarım yaparken asla işe önyargı veya dayanağı olmayan sezgilerimizi yani boş sezgilerimizi karıştırmamalıyız. Ürettiğimiz her çıkarım fikri için bir dayanak luşturmalıyız. Dayanağı olmayan fikirleri çıkarımlarımıza bulaştırmamalıyız. Böyle bir durumda her seferinde kendimize "Sezgimin dayanağı ne? Ve ona gerçekten güvenebilir miyim? Yada bu sadece beynimin bana oynadığı bir oyun mu?" Sorularını yöneltmeliyiz. Tabii bu sorularada bir cevap bulmalıyız.


3-İmkansızı Çıkardığında Elinde Kalanlar Her Ne Kadar Olasılık Dışı Gibi Görünse de Gerçek Olmalıdır
   Ve işte sözün en kilit, en anlamlı, en karışık noktasına geldik. Bence tüm sözün özeti bu cümlede saklı. Neyse artık açıkalmaya geçelim.

   Her insan hata yapar. Tıpkı Sherlock'un Sarı Surat vakasındaki hatası gibi. Hikayede, Grant Munro diye bir adam eşinin tuhaf davranışlarının sebebini bulsun diye Holmes'a danışıyor. Munro'nun arazisindeki bir köşke yeni kiracılar yerleşmiş. Hatta kiracılardan birini göz ucuyla gören Munro son derece tuhaf bir insan olduğunu söyleyip şöyle belirtiyor: "Sıradışı, insanlıktan uzak bir yanı vardı yüzünün." Hatta adamın tipi tüylerini diken diken etmiş Munro'nun.

    Fakat asıl enterasan olan esrarengiz kiracılar değil, eşinin onların gelişine verdiği tepki. Kadın gecenin bir yarısı nerey gittiğiyle ilgili yalan söyleyip evden çıkıyor, ertesi günde kocasının peşinden gelmeyeceğine dair söz alıp köşke uğruyor. Kadın üçüncü defa gitmeye kalkışınca, Munro bu sefer dayanamayıp peşinden gidiyor ve terk edilmiş bir evle karşılaşıyor. Fakat daha önce o tüyler ürpertici yüzü gördüğü odada karısının bir fotoğrafını buluyor.

   Peki burada neler oluyor? "Bu işin içinde bir şantaj olayı mı bar, yoksa ben mi yanılıyorum?" diyor Holmes, kendi de hayret içinde. Peki şantaj yapan? "Hayatını evin içindeki en konforlu odada geçiren ve kadının fotoğrafını şöminenin üstünde bırakan yaratık. Sana diyorum Watson, şu camdaki siluette çok çekici bir şeyler var ve ben bu davayı dünyaları verseler kaçırmam!"

   Holmes'un hevesi Watson'un ilgisini çekiyor. "Bir teorin mi var?" diye soruyor. 
   "Evet, geçici bir tane var." diye hemen cevap veriyor Holmes. "Fakat doğru çıkmazsa da pek şaşırmam. Bu kadının ilk kocası o köşkte." 
   Fakat bu geçici teori yanlış çıkıyor. Köşküm kiracısı, Bayan Munro'nun ilk kocası değil, varlığını ne Bay Munro'nun ne de Holmes'un bildiği bir kızı. Şantaj sandıkları şey de, kızla bakıcısının Amerika'dan İngiltere'ye geçmesini sağlayacak olan para. Bu kadar sıradışı ve insanlıktan uzak yüzde hakikaten öyle. Çünkü küçük kızın siyahi tenini saklamak için tasarlanmış bir maske. Kısaca Holmes'un tahminlerinin gerçekle uzaktan yakından bir alakası yok.

   Peki Usta dedektif nasıl olduda bu kadar büyük bir yanlıgıya düştü? 
   Gözlemlerinden sonra herşey için açıklama yaptı evet. Ama ya sonra? Bütün imkansızları çıkardığında elimde kalanlar gerçek olmalıdır sözü? İşte Holmes burada aşırı özgüvene kapılıp kendi mantığını doğru yolda olduğuna ikna etti. Halbuki elinde kalan gerçeklerin olasılık dışı gibi görünenlerini önemsemedi. Ancak Holmes'un bundan sonraki vakalarına bakarsanız asla aynı hataya düşmediğini sizde göreceksiniz.

   Yani sonraki davalarındada zafer sarhoşluğuna kapılıp aşırı özgüvenle hareket ederek dedlilin ötesine geçmedi. O yüzden siz siz olun (bunu kendime de söylüyorum) asla delilin ötesine geçmeyin.        Çünkü delilin ötesine geçmek, en az delilin arkasında kalmak kadar yanıltıcı sonuçlar doğurabilir.

2 yorum:

  1. Eğer gerçekten alıntı yapmadıysanız iyi bir paylaşım olmuş. Bu arada hayırlı olsun siteniz..

    YanıtlaSil
  2. güzel bir paylaşım olmuş elinize sağlık

    YanıtlaSil