Çıkarım Yapma Bilimi 19. İle 20. yy. Arasında yaygınlaşmaya başlayıp Sir Arthur Conan Doyle'un ürettiği efsanevi karakter Sherlock Holmes'un pelerinini sırtlandığı bir tekniktir. Sherlock Holmes bu tekniğin insan örneği, her ne kadar hayal ürünü olsada ete kemiğe bürünmüş halidir. Ama sakın ola sanmayın ki bu teknik Sherlock Holmes'un bulduğu bir tekniktir. Elbette hayır. O sadece Arthur Conan Doyle'un hocası Joseph Bell'den esinlenerek ürettiği bir dedektiftir.
Fakat her ne kadar hayal ürünü olsada hikayelerinde ki gerçekçilik ve günümüzde BBC'nin "Sherlock" dizisindeki örnek vakalar ve çıkarımlar günümüzde bizim de yapabileceğimizi gösterip heveslendirdiği için bu tekniğe ilgi duyanların sayısı hatırı sayılır derecede fazla.
Her neyse çıkarım yapmanın tarihini ve Sherlock'la olan bağlantısını anlattım. Ama şimdi Çıkarım Yapma Bilimi'nin kendisini anlatıyım:
Çıkarım Yapma Bilimi'nin yaygın olarak (ve Sherlock'un da tarif ettiğine göre) özeti şu: - Her şeyi gözlemle -Gözlemlenen her şey için açıklama yap. -İmkansızı çıkardığında elinde kalanlar her ne kadar olasılık dışı gibi görünsede gerçek olmalıdır.
Bu maddeleri de açıklayacak olursak ilkinden başlayalım:
"Her şeyi açıkla"
Gözlem yaparken tüm önyargılardan uzak özenle ve son derece titiz bir şekilde düşünerek gözlem yapmalıyız. Herşeyi gözlemlemeden kastımız önümüze her gelen bilgiyi değerlendirip çıkarım yapmaya çalışmak değil (eğer böyle olsaydı asla işin içinden çıkamazdık), işimize gerçekten yarayacağını düşündüğümüz bilgileri kullanarak çıkarıma başlamalıyız. Tabi bu sırada etrafta olup bitenleri sezmeyi de ihmal etmemeliyiz. Sonuçta Holmes da bir ortama girdiğinde ilk yaptığı şey ortamda ne olup bittiğini sezmekti. Kim neye dokunmuş, ne olması gerektiği yerde, ne olmaması gerektiği yerde.. Tüm bunları anlamaya çalışır ve ince eleyip sık dokuyarak ve gözleminden edindiği bilgileri kullanarak çıkarım yapardı.
İkinci olarak:
"Gözlemlenen her şey için açıklama yap"
Bir kişi veya eşya yada olay ile ilgili çıkarım yaparken asla işe önyargı veya dayanağı olmayan sezgilerimizi yani boş sezgilerimizi karıştırmamalıyız. Ürettiğimiz her çıkarım fikri için bir dayanak oluşturmalıyız. Dayanağı olmayan fikirleri çıkarımlarımıza bulaştırmamalıyız. Böyle bir durumda her seferinde kendimize "Sezgimin dayanağı ne? Ve ona gerçekten güvenebilir miyim? Yada bu sadece beynimin bana oynadığı bir oyun mu?" Sorularını yöneltmeliyiz. Tabii bu sorularada bir cevap bulmalıyız.
Ve son olarak da üçüncü madde:
"İmkansızı çıkardığında elinde kalanlar gerçek olmalıdır"
Ve işte sözün en kilit, en anlamlı, en karışık noktasına geldik. Bence tüm sözün özeti bu cümlede saklı.. Her insan hata yapar. Tıpkı Sherlock'un Sarı Surat vakasındaki hatası gibi. Hikayede, Grant Munro diye bir adam eşinin tuhaf davranışlarının sebebini bulsun diye Holmes'a danışıyor. Munro'nun arazisindeki bir köşke yeni kiracılar yerleşmiş. Hatta kiracılardan birini göz ucuyla gören Munro son derece tuhaf bir insan olduğunu söyleyip şöyle belirtiyor: "Sıradışı, insanlıktan uzak bir yanı vardı yüzünün." Hatta adamın tipi tüylerini diken diken etmiş Munro'nun.
Fakat asıl enterasan olan esrarengiz kiracılar değil, eşinin onların gelişine verdiği tepki. Kadın gecenin bir yarısı nereye gittiğiyle ilgili yalan söyleyip evden çıkıyor, ertesi günde kocasının peşinden gelmeyeceğine dair söz alıp köşke uğruyor. Kadın üçüncü defa gitmeye kalkışınca, Munro bu sefer dayanamayıp peşinden gidiyor ve terk edilmiş bir evle karşılaşıyor. Fakat daha önce o tüyler ürpertici yüzü gördüğü odada karısının bir fotoğrafını buluyor.
Peki burada neler oluyor? "Bu işin içinde bir şantaj olayı mı bar, yoksa ben mi yanılıyorum?" diyor Holmes, kendi de hayret içinde. Peki şantaj yapan? "Hayatını evin içindeki en konforlu odada geçiren ve kadının fotoğrafını şöminenin üstünde bırakan yaratık. Sana diyorum Watson, şu camdaki siluette çok çekici bir şeyler var ve ben bu davayı dünyaları verseler kaçırmam!"
Holmes'un hevesi Watson'un ilgisini çekiyor. "Bir teorin mi var?" diye soruyor.
"Evet, geçici bir tane var." diye hemen cevap veriyor Holmes. "Fakat doğru çıkmazsa da pek şaşırmam. Bu kadının ilk kocası o köşkte."
Fakat bu geçici teori yanlış çıkıyor. Köşküm kiracısı, Bayan Munro'nun ilk kocası değil, varlığını ne Bay Munro'nun ne de Holmes'un bildiği bir kızı. Şantaj sandıkları şey de, kızla bakıcısının Amerika'dan İngiltere'ye geçmesini sağlayacak olan para. Bu kadar sıradışı ve insanlıktan uzak yüzde hakikaten öyle. Çünkü küçük kızın siyahi tenini saklamak için tasarlanmış bir maske. Kısaca Holmes'un tahminlerinin gerçekle uzaktan yakından bir alakası yok.
Peki Usta dedektif nasıl olduda bu kadar büyük bir yanlıgıya düştü? Gözlemlerinden sonra herşey için açıklama yaptı evet. Ama ya sonra? Bütün imkansızları çıkardığında elimde kalanlar gerçek olmalıdır sözü? İşte Holmes burada aşırı özgüvene kapılıp kendi mantığını doğru yolda olduğuna ikna etti. Halbuki elinde kalan gerçeklerin olasılık dışı gibi görünenlerini önemsemedi. Ancak Holmes'un bundan sonraki vakalarına bakarsanız asla aynı hataya düşmediğini sizde göreceksiniz.
Yani sonraki davalarındada zafer sarhoşluğuna kapılıp aşırı özgüvenle hareket ederek dedlilin ötesine geçmedi. O yüzden siz siz olun (bunu kendime de söylüyorum) asla delilin ötesine geçmeyin.
Çünkü delilin ötesine geçmek, en az delilin arkasında kalmak kadar yanıltıcı sonuçlar doğurabilir.
Şimdi de geçelim Çıkarım Yapma Bilimi'nin günlük hayatı kullanımını kişiye faydaları:
– Çıkarım Yapma Bilimi'ni etkili bir şekilde kullanan kişiye kimse yalan söyleyemez. Söylenen yalanlara hemen anlar.
– Tanımadığı bir kişi ile tanışacağı zaman onun nasıl biri olduğunu anlayarak samimi olunup olunamayacağını belirler.
-Çoğu kişinin göremediklerini görür, gözlemlediklerini gözlemler. Bu ona her konuda yardımcı olur..
Bu makalede size yaygın bir teknik olan Çıkarım Yapma Bilimi hakkında bilgi verdim. Bu konuya ilgi duyduysanız sitemizi gezmeye devam ederek hem bu konuda hem de daha farklı konular hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz..
0 yorum:
Yorum Gönder